Göz Merceği Hangi Mercek?
Kayseri’nin serin akşamlarında, bir kafede otururken birden aklıma takıldı: “Göz merceği hangi mercek?” Soru aslında basitti, ama o kadar derindi ki. Aklımı meşgul eden bu soruyu düşünmeye başladım, o kadar çok düşünce içinde kayboldum ki, etrafımdaki herkes bana garip garip bakmaya başladı. Evet, belki biraz fazla duygusal ve karmaşık bir an yaşıyordum ama bu sorunun cevabını bulmak istiyordum. Çünkü bu soruya verdiğim yanıt, belki de hayatımı şekillendirecek bir şey olacaktı.
Bir Anlık Fırtına
Saatler geceyi geçerken, kaybolduğum bu düşünceler içinde çevremdeki dünyayı duymuyordum. Hava kararmıştı ama kafedeki ışıklar hafifçe yanmaya devam ediyordu. Bir fincan kahve içiyorum, ama tadını almak yerine, gözlerim, pencere kenarındaki kararmış gökyüzüne takılı kalmıştı. Göz merceği… Aklımda dönüp duran bu kelimenin anlamı gittikçe büyüyordu. Bunu anlamak istiyordum.
Kendi gözlerime baktım bir an, hani bazen dikkatlice bakarız ya kendimize, işte öyle… Gözlerim kararmıştı, ama bu sadece fiziksel bir kararma değildi. Bir şekilde ruhumun derinliklerine inmiş ve orada kaybolmuştu.
Bir zamanlar, çok küçükken bir öğretmenim bana gözlerimizi nelerin etkilediğini anlatmıştı. “Gözleriniz, dünyaya nasıl baktığınızı gösterir.” demişti. O an, bu söz beni ne kadar etkilemişti hatırlamıyorum ama yıllar sonra, o cümle geri döndü ve kafamı kurcalamaya başladı. Belki de o göz merceği, hayatta karşımıza çıkan her şeyin nasıl göründüğüne dair bir sembol olabilirdi.
Bir Adım Geri
Hemen kendimi bir an durdurdum. Neredeyim? Kayseri’de, bir kafede, akşamın huzuruyla gözlerimdeki merceği bulmaya çalışırken… Fakat aslında, içimdeki bu karmaşa daha çok bir yolculuk gibiydi. Bir adım geri gitsem, belki daha net görebileceğim bir şeyler vardı. Ya da belki de gözlerimi daha net açmalıydım.
Birden gözlerimi kapattım. Her şeyi karanlıkta görmek istedim. Tüm o huzursuzlukları, korkuları, kaygıları ve hayal kırıklıklarını görememek… Aniden bir rahatlama geldi. İçimi bir sıcaklık kapladı. Ve anladım ki bazen, gözlerimizi kapatmak, görmemek, daha doğru bir şekilde görmeye yardımcı oluyormuş.
Çünkü göz merceği sadece fiziksel bir şey değil, duygularımızın, düşüncelerimizin ve yaşadıklarımızın da bir yansımasıydı. Bunu fark ettiğimde, her şey çok daha anlamlı hale geldi.
Umutlu Bir Yarın
Bu gece, göz merceği konusunda bulduğum cevap, belki de her şeyi değiştirecek kadar önemli değildi. Ama benim için çok değerliydi. Çünkü her an, her düşünce, bir yolculuğun parçasıydı. Her adım, bir keşifti ve her göz açışı, hayatı daha derin bir şekilde görmeye başlamaktı.
Kafedeki diğer insanlar garip garip baksa da ben, içimde bir huzur hissettim. Gözlerimi her zaman aynı şekilde açabilirim, ama neyi görmek istediğim tamamen bana bağlıydı. Bu da göz merceğimin kendi şekliydi. Şimdi, gözlerim daha berrak, daha netti; neyi görmek istediysem onu görebileceğimi fark ettim.
Belki de hayat, gözlerimize bakmamızla ilgiliydi. Göz merceği, iç dünyamızın dışa yansımasıydı. Karanlıklar, aydınlıklar… Hepsi birer parça, hepsi birer anlamdı. Ve ben, her anı görmek için gözlerimi açmaya karar verdim. Hangi merceği kullanacağımı artık biliyordum.